Dünya Sağlık Örgütü son demografik verilere göre 18-65 yaş arasını genç, 66-79 yaş arasını orta yaşlı ve 80-99 yaş arasını yaşlı olarak kabul etmektedir. Ülkemizde 65 yaş ve üzeri nüfus 2004 yılında 6 milyondan 2018 yılında 7 milyon üzerine çıkmış ve yaşlı nüfus oranı son 5 yılda %17 artmıştır.
Ülkemizde ve tüm dünyada artan yaşlı nüfus sosyal, sağlık ve ekonomik sorunları da beraberinde getirmektedir. Yaşlanma tüm vücudu etkileyen bir süreç olduğuna göre organizmanın kaptan gemisi ve temel organı olan beyin de bu süreçten etkilenmektedir. Bu yazının amacı beynimizi fiziksel ve kronolojik yaşlanmamızla ortaya çıkan çeşitli fonksiyon kayıplarından nasıl koruyabileceğimizi araştırmaktır. Bu soruya cevap vermeden önce bir an için geriye dönüp beynimiz konusundaki güncel bilimsel verilere bakalım.
İçerikte Neler Var?
Beynimizi ne kadar tanıyoruz?
Yirmi birinci yüzyıl insan beyni araştırmalarında bir dönüm noktası olmuştur. Beyin hasarlanmalarında geriye dönüş olamayacağı, beynin bilgisayar benzeri bir düzeni olduğu düşünce ve yargılarından tamamen uzaklaşılmış; insan beyninin inanılmaz potansiyelini ve değişebilme gücünü gösteren araştırmalar yayınlanmıştır.
Bu yüzyılda yaşayan her bireyin bu potansiyeli kavraması ve kullanmayı öğrenmesi gereklidir. Çoğumuza öğretilen 30’lu yaşlardan sonra beyin hücrelerinin sayısının, hafızanın ve öğrenme yeteneklerinin azaldığı ve beynimizde azalan bu hücrelerin yerine yenilerinin gelemeyeceği düşüncelerinin tamamen yanlış olduğu artık anlaşılmıştır.
Günümüzde tüm zihinsel yeteneklerimizin ve hafızamızın yaşadığımız sürece korunup gelişebileceği kabul edilen bir gerçektir. Beynimizin kullanıldıkça gelişip, iyileşebildiği ve genç kalabildiği, nöroplastisite kavramının ortaya çıkmasıyla beynin yeni hücreler üretebildiği bilimsel gerçeğinin saptanmasıyla doğrulanmıştır. Artık beynimizin stabil bir bilgisayar olmadığını, adaptasyon gücü yüksek, yeni hücreler üretebilen, dinamik bir organ olduğunu ve yaşam boyu kendini geliştirebildiğini biliyoruz. Beyin haritalama verileri de bu organın kendini yeniden şekillendirme, gücünü genişletme, bilgi depolama ve kayıtlama fonksiyonlarını yaşam boyu başardığını göstermiştir.
Yaşlanan bir kişinin kendine sorması gereken bazı sorular vardır:
- Tanıdığınız yaşlı kişilerden imrendiğiniz, örnek almak istediğiniz bir kişi var mı? Onun en çok hangi özelliğine imrenirsiniz?
- Beyninizde yaşlanma ile ilgili ne tür korku ve beklentileriniz var?
- Bundan sonraki 20 yılda hafızanızın bozulacağını düşünüyor musunuz?
Bu soruları cevaplayanlara aşağıdaki önerilerin sunulması gereklidir.
Yaşlanma Sürecinde Kendimizi Motive Etmenin 4 Yolu
Yaşlanma sürecinde kendinizle ve gelecekle ilgili iyimser olun.
Vücudumuzun tüm organlarında yaşlanma ile az da olsa fonksiyon azalması olabilir. Bazı organlarda geri dönüşümsüz olan bu kayıplar beynimizde engellenebilir. Zihinsel ve fiziksel sağlığınıza olumlu yaklaşın ve ilerisi için daima olumlu düşünün. Yaşlanma sürecine iyimser yaklaşım sağlığınızı ve zihinsel yeteneklerinizi de olumlu etkileyecektir. Beyninizin iç ve dış etkenlerle yeniden şekillenebilen, uyum gösteren, yaşam boyu gelişebilen bir organ olduğunu, onu sizin davranış ve düşüncelerinizle genç tutabileceğinizi unutmayın.
Yaşlanma sürecine iyimser bakan bireylerin kötümserlere göre en az 7 yıl daha fazla yaşadıkları bildirilmiştir. İyimserlik zor durumlar karşısında dayanıklılık gösterebilmeyi, sorunları hoşgörü ve çözüm odaklı yaklaşımla karşılamayı ve hepsinden önemlisi sorunların çözülebileceğine inanmayı da içerir. Eğer içinizde unutkanlık endişesi baş gösterirse önce beyninizi bir başka uğraşıya yöneltin, bir süre hoşunuza gidecek bir uğraşı deneyin. ‘Artık yaşlandım her şeyi unutuyorum.’ demektense ‘Evet yaşlandım, ama önemli olan şeyleri hala hatırlıyorum veya bir süre içinde hatırlayabiliyorum.’ diye düşünmeyi öğrenin.
Teşekkür edin, affedin…
Zihinsel parlaklığın devamı üç ana davranışa bağlıdır; bu davranışlar şükretmek ve her gün için teşekkür etmek, affetmek ve olaylara komik taraflarını görecek şekilde yaklaşarak hayata gülebilmektir. Her olaya şükretmeyi, kendiniz, aileniz ve dostlarınızın varlığı için şükretmeyi ve onlarla beraber olabildiğiniz her an için teşekkür etmeyi bir adet haline getirin. Size yapılan her hizmet ve yardım için teşekkür etmekten kaçınmayın. Yapabildiğiniz, başarabildiğiniz her iş için kendinizi tebrik edin.
Affetmeyi öğrenin. Bir kişiye kin ve düşmanlık beslemek kendi beyninizle savaşmaktır. Bundan vazgeçin. Bir kişiye kızmak, hakkında olumsuz düşünmek yerine bir an kendinizi o kişinin yerine koyarak düşünün. Unutmayın ki affetmek kişiliğinizi güçlendirdiği gibi kendinize olan saygınızı da artırır.
Mizah yapabilmek, olayların gülünç taraflarını bulabilmek ve kendiniz dahil her şeye gülebilmek beyin hücrelerini uyardığı gibi endorfin salınımını artırarak analjezi sağlar, stres hormonu olan kortizol salınımını azaltır.
Amaç edinmekten vazgeçmeyin
Kendinize yaşın önemli olmadığını, ileri yaşlarda bile kişilerin neleri başarabileceklerini gösteren örnekler bulun. Bu kişilerin hayatlarını, yaptıklarını okuyun. Yaşınızın ilerlediğini düşünüyorsanız hemen kendinize bir amaç edinin. Bu amaç hayvan dostlarımıza yardım etmek, bir el becerisi geliştirmek, bir lisan öğrenmek, bir oyun oynamak veya resim yapmayı öğrenmek gibi pek çok şey olabilir.
Sürekli öğrenin ve öğretin
Yaşam boyu öğrenmeye ve öğrendiğinizi öğretmeye çalışın. Bir konuyu öğrenmekte zorlanabilirsiniz. Başarılı olamadığınız zamanlar olacaktır, sakın yılmayın ve denemeye devam edin. Kendinizden başka kimseyle yarışmadığınızı unutmayın. Öğrenmek ve öğretmek beynin kullanılmasıdır ve beyin kullanıldıkça, yeni bir şeyi öğrenme gayreti var oldukça yaşlanmaz, genç kalır. Yaşlanırken zihninizi geliştiren en önemli faktörler:
- Hafızayı güçlendirmek
- Briç, satranç gibi zihin geliştirici bir oyun oynamak ya da bulmaca çözmek
- Yeni bir lisan öğrenmek
- Kelime haznesini artırmak
Bu yazı Prof. Dr. Ender Berker tarafından hazırlanmıştır.
Daha ayrıntılı bilgi için Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü ile iletişime geçebilirsiniz.