Meme kanseri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygın olarak görülmektedir. Kanser istatistik verilerine göre ülkemizde tüm yaş grupları değerlendirildiğinde kadınlarda en sık görülen kanser türü meme kanseridir. Meme kanseri 100.000 kadının 43’ünde görülmektedir. Kadınlarda saptanan tüm kanserlerin %24.9’u meme kanseridir. Erkeklerde ise çok daha nadirdir.
Son yıllarda, meme kanserinin tanı ve tedavisi için yaşanan gelişmeler hastalar açısından yüz güldürücü sonuçlar elde edilmesini sağlamaktadır. Tedavideki başarının artmasının temelinde toplumdaki farkındalık ve tanının erken konulması yatmaktadır. Toplumdaki farkındalığın yaratılmasında medyanın, bilgiye internet ortamında kolay ulaşabilmenin ve özellikle meme kanseri için yürütülen tarama programlarının etkisi büyüktür. Toplumun bu kanserler konusunda doğrularla aydınlatılması erken tanı ve tedavi başarısının artırılması için önemlidir.
Pandemi döneminde tüm dünyada ve ülkemizde tanı konulan meme kanseri vakalarının sayısı %40-50 oranında azalmıştır. Bunun nedeni gerçekten meme kanseri görülme sıklığının azalması değil, kişilerin sağlık kuruluşlarından yeterli desteği alamamasıdır. Sağlık kuruluşlarının salgından etkilenen ve acil olan hastalara öncelik vermesi, kadınların salgın hastalıktan çekinerek yıllık rutin meme muayenelerini ertelemeleri mevcut meme kanserlerinin tanısının konulmasını geciktirmektedir. Meme kanseri tedavisinde elde edilen başarının temeli tanının erken evrede konulabilmesidir. Pandemi sürecinde meme kanseri olan hastalara ileri evrede tanı konulabilmekte ve tedavi başarısı da azalmaktadır. Bu nedenle, rutin meme muayenesinin ve görüntüleme tetkiklerinin güvenli merkezlerde mutlaka devam ettirilmesi gerekmektedir.
Meme kanseri yaş ilerledikçe daha fazla saptanan bir kanser türü olmasına karşın, ülkemizde, 35-40 yaşlarında tanı konulan meme kanseri hasta sayısı artmaktadır. Resmi meme kanseri tarama programında mamografi çektirme yaşının 49’dan 40’a indirilmesi bu bulgunun doğruluğuna işaret etmektedir. Meme kanserinin genç yaşta görülmeye başlamasının nedenlerinin saptanması zor olmakla birlikte toplumun beslenme alışkanlıklarının değişmesi ve kilolu bireylerin sayısının toplumda artması dikkat çekicidir. Meme kanserinde erken tanı için kişilerin 30’lu yaşlardan itibaren yıllık olarak meme cerrahı tarafından muayene edilmeleri ve yaşlarına uygun görüntüleme tetkiklerini yaptırmaları gerekmektedir.
Meme Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?
Meme kanserini erken saptamak için yapılan klasik tarama yöntemi mamografidir. Mamografiye gerektiğinde ultrasonografi tetkiki eklenebilir. Dijital mamografi ve ultrasonografi cihazlarının çözünürlüklerinin artması erken tanıda yararlı olmaktadır. Ayrıca, mamografi ile birlikte tomosentez yönteminin kullanılması ve üç boyutlu görüntüler elde edilebilen otomatik ultrason cihazları da tanı konulmasında yardımcı olmaktadır. Mamografi ve ultrasonografi ile karara varılamayan durumlarda, meme dokusu yoğun genç hastalarda ve kuvvetli aile öyküsü olan kişilerde meme manyetik rezonans görüntüleme (MR) yaygın olarak kullanılmaktadır.
Meme kanseri tarama amaçlı yapılan mamografi ve ultrasonografi ile belirti vermeden saptanabileceği gibi kişinin kendi kendine muayenesi veya meme cerrahının muayenesi sırasında da saptanabilir. Memede hissedilen şişlikler meme kanserinin belirtisi olabilmektedir. Ayrıca, meme cildinde renk ve şekil değişikliği, meme başının içe dönmesi, meme başından özellikle kanlı akıntı olması meme kanseri açısından şüpheli bulgulardır. Koltuk altında ortaya çıkan şişlikler de meme kanserinin belirtisi olabilir. Kendi kendine meme muayenesi sırasında koltuk altlarının muayenesi ihmal edilmemelidir.
Meme Cerrahisinde Güncel Uygulamalar
Kanser cerrahisi (cerrahi onkoloji) temel olarak meme kanseri gibi organ tümörlerinin tedavisinde kullanılan cerrahi yöntemleri konu alan uzmanlık alanıdır. Meme cerrahı, meme kanserinin tanı ve tedavisiyle uğraşan radyolog, nükleer tıp uzmanı, patolog, medikal onkolog ve radyasyon onkoloğundan oluşan takımın önemli bir bireyidir.
Meme kanserinin tedavisinde kullanılan cerrahi yöntemler yıllar içinde herkes için aynı olan radikal yöntemlerden hasta ve tümöre özel yöntemlere doğru değişim göstermiştir. Bu tümörlerde meme içinde kanserli bölgeyi ve lenf bezlerini ameliyat ile çıkartmak ilk tedavi yaklaşımıdır. Cerrahi tedavi uygulanabilen erken evre tümörlerde yaşam süresi daha uzun olmaktadır. Son 30-35 yılda elde edilen sonuçlar hastaların %70-80’inde meme korunarak tümörün güvenli bir şekilde tamamen çıkartılabileceğini göstermiştir. Meme koruyucu cerrahi ameliyatı yapılan kadınların geride kalan meme dokusunda tümör nüksü olmaması için ışın tedavisi (radyoterapi) alması gerekmektedir.
Meme Kanseri Tedavisinde Estetik Kaygılar
Meme kanserinin tedavisinde meme koruyucu cerrahinin artan oranlarda uygulanması hastalar arasında estetik kaygıları da ön plana çıkarmıştır. Bunun sonucunda ameliyat sırasında ameliyat edilen meme içindeki dokuların yer değiştirmesine dayanan onkoplastik cerrahi teknikleri geliştirilmiştir. Bu teknikler kullanılarak memede mevcut olan daha büyük tümörler güvenli sınırlar sağlanarak ve daha iyi estetik sonuçlar elde edilerek çıkartılabilmektedir.
Meme koruyucu cerrahiye benzer şekilde koltukaltındaki lenf bezlerine yönelik yapılan ameliyatlar da artık daha sınırlı olarak yapılmaktadır. Koltukaltı ameliyatında ameliyat öncesi işaretlenen lenf bezleri bulunup çıkartılmakta ve ameliyat sırasında patoloji uzmanı tarafından incelenmektedir. Eğer lenf bezlerinde meme kanseri metastazı saptanmazsa, ameliyat sonlandırılmaktadır. Koltukaltındaki lenf bezlerinin tamamı ancak hastalığın o bölgeye yayıldığının kanıtlanması sonucunda çıkartılır. Bu şekilde, gereksiz koltukaltı ameliyatları ve kolda oluşacak şişlik (lenfödem) ve his kaybı ile omuz hareketlerindeki kısıtlılıklar azalmaktadır.
Bu yazı Prof. Dr. Can Atalay tarafından hazırlanmıştır.
Daha ayrıntılı bilgi için Genel Cerrahi Bölümü ile iletişime geçebilirsiniz.